KURUMSAL
SON DUYURULAR

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İŞKENCE VE DİĞER ZALİMANE, İNSANLIKDIŞI VEYA AŞAĞILAYICI MUAMELE VEYA CEZAYA KARŞI SÖZLEŞMEYE EK İHTİYARİ PROTOKOL (OPCAT)
Protokol’ün Arka Planı
İşkence ve kötü muamele yasağı uluslararası insan hakları hukuku tarafından mutlak olarak yasaklanmıştır ve işkencenin önlenmesi çabaları sonucunda 1984 yılında BM Genel Kurul tarafından İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlıkdışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme (İşkenceye Karşı Sözleşme) kabul edilmiştir. İşkenceye Karşı Sözleşme işkenceyi tanımlayarak işkence kavramı konusunda büyük oranda uluslararası bir mutabakata varılmasını sağlamış ve Sözleşme ile işkence ve kötü muamelenin etkili bir şekilde önlenmesi hedeflenmiştir. Öte yandan dünyanın her yerinde devletler işkence ve kötü muameleyi önleme, yasaklama ve cezalandırma yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmış ve işkenceyi önleyici etkili önlemler ulusal düzeyde yeterince uygulanamamıştır. Bu nedenle de yeni bir yaklaşım benimsenmesi ihtiyacı doğmuştur.
İşkencenin önlenmesi için kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler gerçekleştirecek bir mekanizma oluşturma fikri ilk olarak bugünkü adıyla İşkencenin Önlenmesi Derneği’nin (Association for the Prevention of Torture, APT) kurucusu Jean-Jacques Gautier tarafından ortaya atılmıştır. Bu fikrin BM sistemi içerisinde uygulanması için geçerli bir formül bulan ise Uluslararası Hukukçular Komisyonu Genel Sekreteri Niall McDermot olmuştur. McDermot, devletlerin endişelerini gidermek üzere İşkenceye Karşı Sözleşme metni içerisinde değil de Sözleşmeye ek ihtiyari bir protokol ile bir izleme sistemi kurulmasını önermiştir. Bu doğrultuda 1980 yılında Kosta Rika, BM Genel Kuruluna taslak bir Ek İhtiyari Protokol sunmuş; ancak taslakta İşkenceye Karşı Sözleşme kabul edilinceye değin taslağın incelenmesinin erteleneceği belirtilmiştir.
1987 yılında İşkencenin ve Gayrıinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi kabul edilmiş ve Avrupa Konseyi; Gautier tarafından ortaya atılan fikri bölgesel düzeyde hayata geçirerek Sözleşme kapsamında kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı yerlere düzenli ziyaret gerçekleştiren, raporlayan ve hükümetlere tavsiyelerde bulunan Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi kurulmuştur. Fikrin Avrupa düzeyinde başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesinden ve İşkenceye Karşı Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra, 1991'de ikinci bir taslak yine Kosta Rika tarafından BM Genel Kuruluna sunulmuş; fakat yine kabul görmemiştir. 3 Mart 1992 tarihinde BM İnsan Hakları Komisyonu Taslak İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol üzerinde çalışması için bir Çalışma Grubu oluşturulmasına karar vermiş ve 10 yıllık bir sürecin sonunda nihayetinde BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlıkdışı Veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol (OPCAT) 2002 yılında kabul edilmiş ve 2006 yılında yürürlüğe girmiştir.
Protokol’ün İmza ve Yürürlüğe Giriş Tarihine İlişkin Bilgiler
Protokol 18 Aralık 2002 tarihinde New York'ta toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 57’inci oturumunda A/RES/57/199 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. OPCAT, 27/1’inci madde uyarınca 4 Şubat 2003 tarihinde imza, onay ve katılıma açılmış; Protokol’ün 28/1’inci maddesine uygun olarak 22 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Şubat 2021 itibariyle Protokol’ü imzalayan ülke sayısı 76; Taraf Devlet sayısı ise 90’dır. Protokol’e en son taraf olan ülke ise İzlanda’dır (2019).
Protokol’ün amacı
OPCAT’in amacı, işkence ve diğer zalimane, insanlıkdışı veya aşağılayıcı muamele veya cezayı önlemek üzere, uluslararası ve ulusal bağımsız kuruluşların, kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler yapacağı bir sistem kurmaktır.
Protokol’e Göre Alıkonulma yerlerinin Tanımı ve kapsamı
OPCAT’in 4/1’inci maddesine göre “Her bir Taraf Devlet, işbu Protokol uyarınca, bir kamu makamının verdiği emre binaen ya da kamu makamının teşviki veya rızası ya da bilgisi dahilinde, yargı yetkisi ya da denetimi altında bulunan kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldıkları ya da bırakılabilecekleri herhangi bir yerin (bundan sonra alıkonulma merkezi olarak anılacaktır) 2. ve 3. maddelerde atıfta bulunan mekanizmalar tarafından ziyaret edilmesine izin verir.” Protokol’ün 4/2’nci maddesine göre ise “işbu Protokol’ün amaçları bakımından özgürlükten mahrum bırakılma herhangi bir adli, idari veya diğer bir makamın emri üzerine kişinin kendi iradesi ile ayrılmasına izin verilmeyen kamusal ya da özel alıkonulma yerlerinde tutulması, hapsedilmesi veya yerleştirilmesi anlamına gelmektedir.”
Protokol, özgürlüğünden mahrum bırakılanlara mümkün olan en geniş korumayı sağlamak için alıkonulma yerlerini oldukça geniş bir şekilde tanımlanmış ve alıkonulma yeri olarak kabul edilebilecek mekanları sayma yoluna gitmemiştir. Zira alıkonulma yerlerinin ayrıntılı bir şekilde listeleyen bir tanımın yapılması kaçınılmaz olarak bu mekanların kapsamını ve ziyaret sistemini dar ve kısıtlayıcı bir çerçeveye indirgeyecektir. Öte yandan, Protokol bakımından bir yerin alıkonulma yeri olarak tanımlanabilmesi için iki koşulu yerine getirmesi gerekmektedir. Bunlarda ilki kişilerin söz konusu yeri kendi özgür iradeleriyle terk edememesi, ikincisi ise alıkonulmanın kamu gücüyle bağlantılı olmasıdır.
Her ne kadar Protokol alıkonulma merkezlerini geniş bir biçimde yorumlamış ve bu mekanların bir listesini sunmamış da olsa bazı yerlerin geleneksel olarak alıkonulma yeri olduğu kabul edilmektedir. Buna göre OPCAT’in 4 üncü maddesinde ifade edilen alıkonulma merkezlerinin polis merkezleri veya askeri kurumlarda bulunan gözaltı merkezlerini ve nezarethaneleri, cezaevlerini, mahpusların transferlerinde kullanılan araçları, havalimanlarında ve sınır geçiş noktalarında bulunan alıkonulma yerlerini, yabancıların sınır dışı edilmeden önce tutulduğu geri gönderme merkezlerini, mülteci kamplarını, psikiyatri hastanelerini ve hastanelerdeki yatılı psikiyatri bölümlerini, çocuklara, yaşlılara ve engellere bakım veren kurumları kapsadığı genel kabul görmektedir.
Protokol’ün Denetim Organı
Protokol’ün 2’inci maddesi doğrultusunda denetim organı olarak İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlıkdışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi (The Subcommittee on Prevention of Torture and other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment/SPT) kurulmuştur. Bu bağlamda Protokol’ün 2’inci maddesi ile 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrası ve 5 ila 16’ıncı madde aralığı, SPT’nin kuruluş, işleyiş ve görevlerini düzenlemektedir.
SPT, farklı uzmanlık alanlarından ve dünyanın değişik bölgelerinden gelen bağımsız ve tarafsız 25 uzmandan oluşmaktadır. SPT üyeleri yüksek ahlaklı, özellikle ceza hukuku, cezaevi ya da polis yönetimi ya da özgürlüğünden mahrum bırakılmış kişilere yönelik muameleye ilişkin alanlarda mesleki deneyimi kanıtlanmış kişiler arasından OPCAT’e Taraf Devletlerce 4 yıl için seçilmektedir ve üyeler yeniden aday gösterildikleri takdirde yalnızca bir kez daha seçilebilmektedir.
SPT, Birleşmiş Milletler insan hakları sisteminde yeni bir tür sözleşme organıdır. İşkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik yenilikçi, sürekli ve proaktif bir yaklaşıma odaklanan önleyici bir yetkisi vardır. SPT çalışmalarına Şubat 2007 tarihinde başlamıştır.
Protokol kapsamında SPT’nin 3 temel görevi vardır: i) Taraf Devletlerde bulunan alıkonulma yerlerini ziyaret etmek, ii) Taraf Devletlere UÖM’lerin kurulması ve Taraf Devletlere ve UÖM’lere UÖM’nin işleyişi ile ilgili tavsiyelerde bulunmak ve yardımcı olmak, iii) İşkence ve kötü muameleye karşı korumayı güçlendirmek için çalışan diğer uluslararası, bölgesel, ulusal kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak. Bu bağlamda OPCAT’e göre SPT’nin görevleri şu şekildedir:
- Alıkonulma yerlerini ziyaret etmek ve Taraf Devletlere özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin işkence ve kötü muameleden korunmasına ilişkin tavsiyelerde bulunmak (m. 11/1/a)
- Gerektiğinde Taraf Devletlere UÖM kurulması konusunda tavsiye vermek ve yardım etmek (m. 11/1/b-i)
- UÖM’lerle doğrudan ve gerektiğinde gizli olarak temas etmek ve kapasitelerini arttırmak amacıyla UÖM’lere eğitimsel ve teknik yardımlarda bulunmak (m. 11/1/b-ii)
- Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin işkence ve kötü muameleden korunmasını güçlendirmek için gerekli araçları ve ihtiyaçlarını değerlendirmede UÖM’lere tavsiyede bulunmak ve yardım etmek (m. 11/1/b-iii)
- Taraf devletlere işkence ve kötü muamele yönünden UÖM’lerin kapasitesini ve yetkisini güçlendirmek amacıyla tavsiyelerde bulmak ve gözlemlerini iletmek (m. 11/1/b-iv)
- İşkencenin genel olarak önlenmesi için kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı korunmasının güçlendirilmesi doğrultusunda çalışan ilgili Birleşmiş Milletler Birimleri ile mekanizmalarının yanı sıra uluslararası, bölgesel ve ulusal kurumlar ve örgütlerle işbirliği yapmak (m. 11/1/c)
- Faaliyetlerine ilişkin kamuya açık yıllık raporunu İşkence’ye Karşı Komite’ye sunmak (m. 16/3)
SPT, görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmek için 4 tür ziyaret gerçekleştirmektedir:
- Ülke ziyaretleri
- Ülke ziyaretlerinin takip ziyaretleri
- UÖM danışma ziyaretleri
- OPCAT danışma ziyaretleri
Ulusal Önleme Mekanizmalarının Yapısı, Görev ve Yetkileri
OPCAT’in 3’üncü maddesi uyarınca Taraf Devletler, ulusal düzeyde işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için ziyaretçi birim olarak bir ya da birden çok UÖM kurma, tayin etme veya idame etme yükümlülüğü altındadır. Protokol’ün 17’nci maddesine göre Taraf Devletlerin iç hukukları bakımından Protokol’ün onaylandığı veya yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde UÖM’yi kurması, ataması veya idame etmesi gerekmektedir.
OPCAT uyarınca UÖM’ler Paris Prensipleri olarak bilinen ve Birleşmiş Milletler tarafından 1991 yılında kabul edilen Ulusal Kurumların Statüsüne İlişkin İlkelerin gereklerini yerine getirmelidir. OPCAT’in 18’inci maddesi uyarınca Taraf devletler,
- UÖM’lerin işlevsel bağımsızlığını ve çalışanlarının bağımsızlığını güvence altına almalı,
- UÖM’lerdeki uzmanların aranan beceri ve mesleki bilgiye sahip olduğunu güvence altına almak için gereken önlemleri almalı, cinsiyet dengesi ve ülkedeki etnik gruplar ile azınlıkların yeterli temsiline çalışmalı,
- UÖM’nin işleyebilmesi için yeterli kaynak ayırmalıdır.
OPCAT’in 19, 20 ve 23’üncü maddelerinde UÖM’lerin görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Buna göre UÖM’ler asgari olarak şu yetkilerle donatılmalıdır:
- Alıkonulma yerlerinde özgürlüklerinden mahrum bırakılan kişilerin işkence ve kötü muameleden korunmasını güçlendirme amacıyla bu kişilere yönelik tutumu düzenli olarak incelemek (m.19/a)
- Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilere yönelik tutumu ve bu kişilerin durumunu iyileştirmek ve işkence ve kötü muameleyi önlemek amacıyla Birleşmiş Milletlerin ilgili kurallarını dikkate alarak ilgili makamlara tavsiyelerde bulunmak (m. 19/b)
- Mevcut ya da taslak yasal düzenlemelere ilişkin öneri ve gözlem sunmak (m.19/c)
- Alıkonulma yerlerinde tutulan kişilerin sayısı, bu tür yerlerin sayısı ve bulundukları yerlere ilişkin bilgilere erişebilmek. (m. 20/a)
- Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilere yönelik tutum ve alıkonulma koşullarına ilişkin her türlü bilgiye erişebilmek. (m. 20/b)
- Tüm alıkonulma yerlerine ve bunların binalarına ve tesislerine erişebilmek. (m. 20/c)
- Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerle tanık bulunmaksızın, doğrudan doğruya ya da gerekli görülüyorsa çevirmen aracılığıyla ve konuyla ilgili bilgi verebileceğine inandığı başka herhangi bir kişiyle özel görüşme olanağına sahip olmak. (m. 20/d)
- Ziyaret edeceği ve görüşeceği kişileri seçme serbestisine sahip olmak. (m. 20/e)
- SPT ile temas kurma, ona bilgi verme ve SPT ile biraraya gelme hakkı (m. 20/f)
- Yıllık raporlar hazırlamak (m. 23)
Protokol’e Taraf Devletlerin Yükümlülükleri
- Protokol’ün uygulanması için SPT ile işbirliği yapmak. (m. 2/4)
- SPT’yi ülkesine kabul etmek ve SPT’nin alıkonulma yerlerine girmesine izin vermek. (m.12/a)
- Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı korunmalarının güçlendirilmesi bakımından ihtiyaçları ve alınması gereken önlemleri değerlendirmek için SPT’nin isteyebileceği ilgili her türlü bilgiyi sağlamak. (m. 12/b)
- SPT ile ulusal önleme mekanizmaları arasındaki temasları teşvik etmek ve kolaylaştırmak. (m. 12/c ve 20/f)
- SPT’nin tavsiyelerini incelemek ve muhtemel önlemlerin icrasına ilişkin olarak SPT ile diyaloğa girmek. (m.12/d)
- İşkencenin ulusal düzeyde önlenmesini sağlamak için en geç OPCAT’in yürürlüğe girmesini, onaylanmasını veya OPCAT’e katılmasını takip eden 1 yıl içinde Paris İlkeleri’ne uygun, bir ya da birkaç bağımsız ulusal önleme mekanizmasını (UÖM) idame etmek, kurmak ya da atamak. (m. 3 ve 17)
- SPT ve UÖM’nin alıkonulma yerlerinde tutulan kişilerin sayısı, bu tür yerlerin sayısı ve bulundukları yerlere ilişkin bilgilere erişimlerini sağlamak. (m. 14/1/a ve 20/a)
- SPT ve UÖM’nin, özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilere yönelik tutum ve alıkonulma koşullarına ilişkin her türlü bilgiye erişimini sağlamak. (m. 14/1/b ve 20/b)
- SPT’nin ve UÖM’nin tüm alıkonulma yerlerine ve bunların binalarına ve tesislerine erişimini sağlamak. (m. 14/1/c ve 20/c)
- SPT’nin ve UÖM’nin özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerle tanık bulunmaksızın, doğrudan doğruya ya da gerekli görülüyorsa çevirmen aracılığıyla ve konuyla ilgili bilgi verebileceğine inandığı başka herhangi bir kişiyle özel görüşme olanağı sağlamak. (m. 14/1/d ve 20/d)
- SPT ve UÖM’ye ziyaret edeceği ve görüşeceği kişileri seçme serbestisi tanımak. (m. 14/1/e ve 20/e). Öte yandan SPT tarafından ziyaret edilecek belirli bir alıkonulma yerine Taraf Devletler ulusal savunma, kamu güvenliği, doğal afet ya da ciddi düzensizlikten kaynaklanan ivedi ve zorlayıcı sebepler nedeniyle itiraz edebilir. Ancak Taraf Devlet tarafından resmi olarak olağanüstü hal ilan edilmiş olması itiraz gerekçesi olarak kullanılamaz. (m. 14/2)
- UÖM’nin tavsiyelerinin yetkili makamlarca incelenmesini sağlamak ve muhtemel önlemlerin icrası için UÖM ile diyaloğa girmek. (m.22)
- UÖM’nin yıllık raporlarını yayımlamak ve dağıtmak. (m.23)
- UÖM’nin görevlerini yerine getirebilmesi için gereken kaynakları sağlamak (m. 18/3)
- SPT’ye, üyelerine veya UÖM’ye doğru ya da yanlış herhangi bir bilgiyi iletmesi nedeniyle kişilere veya örgütlere yaptırım uygulanması emri vermeme, yaptırım uygulamama, uygulanmasına izin vermeme veya uygulanmasını hoş görmeme veya bu kişi veya örgütlere karşı başka şekilde taraflı davranmama yükümlülüğü. (m. 15 ve 21/1)
Protokol’e Çekince Konulup Konulamayacağı
Protokol’ün 24’üncü maddesi uyarınca “Onay üzerine, Taraf Devletler işbu Protokol’ün III ya da IV. Bölümünde kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi erteledikleri yolunda bir beyanda bulunabilir. Bu erteleme en fazla üç yıllık bir süre için geçerlidir. Taraf Devletçe gerekli açıklamalar yapıldıktan ve Önleme Alt Komitesi’yle istişare edildikten sonra, İşkenceye Karşı Komite, bu süreyi ilaveten uzatabilir.”
Türkiye Açısından Protokol’ün Durumu:
Türkiye, OPCAT’i 14 Eylül 2005’te hiçbir beyanda bulunmaksızın imzalamış, 23 Şubat 2011 tarihli ve 6167 sayılı Kanunla onaylanmasını uygun bulmuş ve Protokol, 15 Haziran 2011 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmıştır. Onaylama sürecinin ardından 9/12/2013 tarihli ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile mülga Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Ulusal Önleme Mekanizması olarak tayin edilmiş ve bu karar 28 Ocak 2014 tarihli ve 28896 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
20 Nisan 2016 tarih ve 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunun kabul edilmesiyle beraber Türkiye İnsan Hakları Kurumu ilga edilmiş ve söz konusu kanun ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun OPCAT çerçevesinde UÖM olarak görev yapacağı hükme bağlanmıştır. Bu doğrultuda 6701 sayılı Kanunun 9/1-ı maddesi “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol hükümleri çerçevesinde ulusal önleme mekanizması olarak görev yapmak” Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun görevleri arasında saymış; söz konusu Kanunun 2/1-k maddesi ulusal önleme mekanizmasını “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol hükümleri çerçevesinde kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı yerlere düzenli ziyaretler yapmak üzere oluşturulan sistem” olarak tanımlanmıştır.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun karar organı olan İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Mart 2017’de seçilmiş; Kurumun Başkanı ve İkinci Başkanının Kurul tarafından 5 Mayıs 2017 tarihinde seçilmesinden sonra Kurum faaliyetlerine başlamıştır.
Ek protokole ilişkin hazırlamış olduğumuz videoyu izlemek için tıklayınız.