KURUMSAL
SON DUYURULAR

Mehmet AKTAŞ Yazarın Tüm Yazıları

Türkiye’de farklı nitelikte hak arama mekanizmaları oluşturulmuştur. Bu mekanizmalar siyasi, yargısal veya idari nitelikte insan hakları denetimi yapmaktadırlar. İdari anlamda insan hakları denetimi yapan yapılardan birisi de il ve ilçe insan hakları kurullarıdır.
İl ve ilçe insan hakları kurullarına ilişkin detaylar, 23/11/2003 tarih ve 25298 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” ile belirlenmiştir. Bu yönetmelik kurullara ilişkin ilk norm değildir. Kurullara ilişkin ilk yönetmelik 2000 yılında ihdas edilmiş, kurulların ihtiyaçları çerçevesinde 2003 yılında ise halen meri olan yönetmelik yürürlüğe konmuştur.
Mezkûr yönetmelik, 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun ek 6 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Bu kanunun ilgası ile birlikte yönetmeliklere ilişkin tek hüküm mülga 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kanununda yer almıştır. Kanunun geçici birinci maddesinin yedinci fıkrasında “Kurum büroları kuruluncaya kadar, il ve ilçe insan hakları kurulları, Kurum bürosu olarak görev yapar.” hükmüne yer verilmiş idi. 6332 sayılı Kanunun 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Kanunu ile ilgasından sonra 6701 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin onbirinci fıkrasında ise “Cumhurbaşkanlığı tarafından yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar il ve ilçe insan hakları kurulları faaliyetine devam eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmeliğin dayandığı kanunun ilgası ve devamında yönetmeliklerin yasal dayanağına ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemesi kurulların yasal dayanağı konusunda tartışmalara ve tereddütlere sebebiyet vermiştir.
İl ve ilçe insan hakları kurulları ülkemize özgü bir idari insan hakları mekanizmasıdır. Kurullar, her il ve ilçe merkezlerinde sırasıyla valilik ve kaymakamlık bünyesinde teşkilatlanmıştır. Başka bir deyişle kurullar, tüm yurt sathına yayılmış bir koruma mekanizması mahiyetindedir.
İl ve ilçe insan hakları kurullarının kamu tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Kurullar tüm iş ve işlemlerini devlet tüzel kişiliği altında icra etmektedir. Kurulların müstakil bütçe ve personeli de bulunmamaktadır. Kurullar, ilçe de kaymakamlık, illerde ise valilik bünyesinde teşkilatlanmış durumdadır. Kaymakam ve vali yahut valinin görevlendirdiği vali yardımcısı kurulların başkanlığını yapmaktadır. Bu durum, kurulların bağımsızlığı ve etkililiği konusunda tartışmalara sebebiyet vermektedir.
İl ve ilçe insan hakları kurullarının TİHEK ile ilişkisi konusunda da bir netlik bulunmamaktadır. Mülga 6332 sayılı Kanunun “Kurum büroları kuruluncaya kadar, il ve ilçe insan hakları kurulları, Kurum bürosu olarak görev yapar.” hükmünü ihtiva eden geçici madde hükmü, konuya ilişkin sarih bir hüküm ifade etmekte idi. Ancak 6701 sayılı Kanunda yer alan “Cumhurbaşkanlığı tarafından yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar il ve ilçe insan hakları kurulları faaliyetine devam eder.” hükmü kurulların TİHEK ile bağı konusunu müphem bırakmıştır. Kanunun devamını kastettiği faaliyetin, yerel büro mu, yoksa yönetmelikte kastedilen ve görev olarak tanımlanan faaliyetler mi olduğu konusu netleştirilememiştir. Ancak kanaatimizce kastedilen ikinci husustur. Bu durum hukuk tekniğiyle de daha uyarlıdır.
Türkiye’deki idari hak arama mekanizmaları son yıllarda çok çeşitli gelişme ve değişmeler yaşamıştır. Ancak aynı değişim ve gelişmeler il ve ilçe insan hakları kurulları için gerçekleştirilememiştir. Görece eski bir mevzuata sahip ve çalışma usul ve esaslarında ciddi sorunlar yaşayan bu yapıların yeniden ele alınması zaruret teşkil etmektedir. Özellikle TİHEK’in bu dönemde geçirdiği değişim ve dönüşüme seyirci kalan bu yapılara ilişkin mevzuatın uyumlandırması ve revize edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
İl ve ilçe insan hakları kurulları, görev ve yetkiler ile çalışma yöntemi açısından TİHEK ile büyük benzerlikler taşıyan yapılardır. TİHEK’in mevcut bütçe ve insan kaynakları göz önünde bulundurulduğunda büyük bir nüfusa ve geniş bir coğrafyaya yayılmış ülkemize sadece merkezden hizmet sunmaya çalışması olası görünmemektedir. Bu açıdan kamu yüksek yararı gereğince, kurulların TİHEK’ten soyutlanmasına değil, entegre olmasına imkân verecek hukuki düzenleme yapılması gerektiği düşünülmektedir. Şüphesiz bu durum, kırtasiyeciliğin azaltılması ve kamu yararı gereği ihlallere ivedi olarak müdahale edilmesi açısından önemlidir. Yerel makamların bazı durumlarda sorunların çözümü noktasında merkezi makamlara göre çok daha elverişli olduğu gerçeğinden hareketle bu kurulların güçlendirilerek devamı noktasında kamusal yarar olduğu kanaatindeyiz.
Hâlihazırda bazı il ve ilçe insan hakları kurulları düzenli ve aktif çalışmakta iken bazı kurullar pasif durumdadır. Bu durum genel olarak kurulun başkanı olan kaymakam veya vali/vali yardımcısının inisiyatifine bağlıdır. Bu kurullar, ilgisi yüksek olan idareciler tarafından önemsenirken, aksi durumda ise atıl kalmaktadır.
Bkz. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının çalışma esaslarına ilişkin hazırlamış olduğumuz videoyu izlemek için tıklayınız
.